CÜMLE KURMAYI ÖĞRENELİM
Dikkat: Bu ve bundan sonra anlatılacak konuları tam olarak anlayabilmeniz için Türkçe Dilbilgisi konularınını yeterli derecede bilmeniz gerekir. Türk dilbilgisinde cümle ve öğeleri hakkında bilgi açığınız var ise kısa zaman içerisinde gideriniz.
BASİT CÜMLE KURULUMU Bir özne ve bir yüklemden oluşan cümleleri basit cümle olarak değerlendiriyoruz. Örneğin; Ben gidiyorum. Siz gülüyorsunuz. Onlar okuyacaklar. Cümleleri oldukça basit cümle yapılarıdır.Eğer dikkat edilirse yukarıdaki üç cümlede de özne-yüklem uyumluluğu gözlenir. Doğru ve anlamlı cümlelerde özne-yüklem uyumluluğu şarttır. Eğer bir cümlede özne ile yüklem uyumlu değilse, o cümle bozuk ve anlamsız olur.Örnekleri inceleyelim, Ben gidecekler. O okuyorsunuz. Siz geldi. Cümleleri bozuk cümlelerdir.Çünkü bu cümlelerde fiiller özneye göre çekimlenmemiş ve ortaya özne-yüklem uyuşmazlığı çıkmıştır. Örneğin, bozuk olan "Ben gidecekler" cümlesi özneye göre, "Ben gideceğim" yada yükleme göre, "Onlar gidecekler" şeklinde düzenlenmelidir. Peki, madem ki bir cümlede özne ile yüklem her zaman uyumlu olmak zorundadır, o halde biz cümlenin sadece yüklemine bakarak da cümlenin öznesi hakkında bir fikir edinebiliriz.İsterseniz aşağıya bir kaç örnek yazalım. Geliyorum. Yazdınız. Yazacaklar. Geleceksin. Yukarıdaki birkaç cümleyi ele alalım. "Geliyorum" cümlesinde işi yapan şahıs (özne) kolayca anlaşılacağı gibi birinci tekil şahıs olan "ben" dir. "Yazdınız" cümlesinin öznesi ise, anlaşılacağı gibi "siz" dir. "Yazacaklar" cümlesinin öznesi ise "onlar" dır. "Geleceksin" cümlesinin öznesi ise "sen" dir. Elbette biz cümlenin yüklemine bakarak, o cümlenin öznesini de bilebiliyoruz. Peki, fiiller bize sadece cümlenin öznesi hakkında mı bilgi verir? Elbette hayır. Fiiller aynı zamanda bize cümlenin öznesi, işin yapıldığı zaman, cümlenin çatısı ve kipi hakkında da bilgiler verir. Fiiller cümlenin yüklemini meydana getirirler ve fiillerin çekimlenmemiş hallerine fiilin mastar hali denir. Türkçe'de fiillerin mastar eki -mek yada -mak olmaktadır. Almanca'da ise bu mastar eki -en bazen de -n olmaktadır. Şimdi durumu daha iyi kavramak için iki dilde de fiilleri karşılaştıralım.
spielen fiilinin Türkçe karşılığı oynamak fiilidir.Her iki fiil de mastar halindedir. spiel - en oyna - mak Görüldüğü gibi yukarıdaki fiillere göre Almanca'da mastar eki en, Türkçe'de ise mak 'tır. Bir fiilin mastar eki atılırsa geriye kalan sözcük fiilin kökü olarak kabul edilir. Fiile şahıs yada zaman ekleri getirilirken fiilin mastar eki atılır ve geriye kalan fiilin köküne şahıs, zaman vs ekleri getirilir.Bunu bir örnekle açıklayalım. Okumak fiilinin mastar ekini atıyoruz ve elimizde "oku" kelimesi kalıyor.Bu kelimeye şimdi bir şahıs ve bir de zaman eki getirelim.Örneğin 1. tekil şahıs eki ve şimdiki zaman eki getirelim. oku - yor - um Şimdi bu fiile getirdiğimiz ekleri açıklayalım. oku : fiilin kökü yor : şimdili zaman eki um : 1. tekil şahıs eki (ben) Şimdi bir kaç çekim daha yapalım: OKU - YOR - SUN OKU - DU - N OKU - YOR - UZ OKU - DU - K Şimdi burada bir noktaya dikkat edelim.Örneğin okuyoruz ve okuduk fiillerini ele alalım. Her ikisi de 1. çoğul şahıs olmasına rağmen acaba neden farklı şahıs ekleri almışlardır? Bu durum gramer yapısıyla ilgilidir ve kulanılan zamanların farklı olmasından ileri gelmektedir.Almanca'da da fiiller farklı zaman ve şahıslara göre farklı ekler alırlar. Aynen dilimizde olduğu gibi Almanca'da da fiilin mastar eki kaldırılır ve fiilin köküne ekler getirilir. Şimdi Almanca bir fiili çekimleyelim: Lernen : Öğrenmek Fiilin mastar ekini atıyoruz ve geriye lern kelimesi kalıyor. Şimdi bu lern kelimesine bir şahıs ve zaman eki getirelim.Örneğin 1. tekil şahıs ve şimdiki zaman eklerini getirelim. Lern - e : Öğren - iyor - um Görüldüğü gibi sadece -e eki fiile hem şimdiki zaman hem de 1. tekil şahıs anlamlarını vermiştir. Lern - t : Öğren - iyor - sunuz Lern - te : Öğren - di - m Yukarıda bir kaç fiilin çekimini verdik.İleride zamanlara göre fiillere getirilen ekleri iyice öğreneceğiz. Şimdi bir noktaya daha dikkatinizi çekelim. Görüldüğü gibi fiillerin mastar eklerini kaldırdık ve geriye kalan fiilin köküne ekler getirerek fiili çekimledik.Fakat Almanca'da fiillerin çok büyük bir bölümünü bu şekilde çekimlenmesine karşın, bu kurala uymayan 200 kadar düzensiz fiil de mevcuttur.
Eğer bir fiilin kökü, fiil çekimlenirken değişmiyorsa o halde bu fiil Düzenli Fiildir denir. Fakat fiilin kökü çekimlenirken değişiyorsa bu fiil Düzensiz Fiildir denir. Düzenli fiillere bazen Zayıf fiiller, düzensiz fiillere de bazı yerlerde Kuvvetli fiiller denir. Peki biz nereden bileceğiz fiilin kökünün değişip değişmeyeceğini? Bu soruyu cevaplayabilmeniz için bütün düzensiz fiileri ezberlemeniz gerekir. Bu aşamada sadece günlük hayatta en çok kullanılanları ezberleyerek işe başlayabilirsiniz. Fakat şunu özellikle belirtelim ki, bu fiileri ve çekimlerini ezberlemekten başka bir çaremiz yok!
YARDIMCI FİİL NEDİR?
Almanca'da yardımcı fiil kavramı vardır.Yardımcı fiillerin cümle içerisinde çeşitli hörevleri vardır.Esasen Almanca'da 3 tane yardımcı fiil vardır.Bunlar sein - haben - werden yardımcı fiilleridir.Bu yardımcı fiillerin Türkçe karşılıkları yoktur ve yardımcı fiiller cümlede tek başlarına kullanılamazlar.Mutlaka cümlede normal bir fiille kullanılmalıdırlar ki asıl fiilin zamanını yada anlamını değiştirebilsinler. Yukarıdaki yardımcı fiiller aynı zamanda normal bir fiil olarak da kullanılabilirler. Normal bir fiil olarak kullanılırlarsa o zaman bir anlamları olur ve tek başlarına kullanılabilirler.Yardımcı fiil konusunu derslerimiz ilerledikçe daha ayrıntılı olarak göreceğiz. Burada bazı önemli noktalara değinmek adına bazı gramer bilgileri verdik.
Temel Bilgiler ve Cümleler Yeni başlayan arkadaşlara belki biraz faydası olabilir ümidiyle kendi çalışmalarımdan bir sayfa göndermek istedim. Umarım yararlı olur.
ALMANCA ÇALIŞMALAR Almancada bütün cins isimlerin önünde ARTİKEL (DAS-DER-DİE ) denilen sözcükler vardır.Bu artikeller cins isimlerin adeta birer parçası gibidirler. Örnekler: das Haus________Ev der Stuhl------------ Sandalye die Tür---------------kapı das Bett--------------yatak das Bild -------------resim die Blume-----------çiçek die Frau--------------bayan der Baum------------ağaç der Hut---------------şapka der Mann------------adam das Hemd------------gömlek das Buch-------------kitap das Zimmer----------oda das Pferd-------------at der Hund-------------köpek die Vase--------------vazo die Katze-------------kedi NOT:Almancada bütün cins isimlerin baş harfleri büyük yazılır.
Türkçede “bir kadın-bir ağaç –bir çiçek” derken kullanılan”bir” almancada EİN ve EİNE dir.ikiside “bir” alnamında olmasına rağmen artikellere göre kullanılırlar. DER---EİN olur DAS---EİN olur DİE----EİNE olur Almancada basit cümle örnekleri: Türkçede “bu”anlamına gelen DAS almancada da cümlenin başında bulunur.Türkçede –dır-dir-dürdur,takıları isimlerin sonunda bitişik olmalarına rağmen almancada ayrı ve DAS tan hemen sonra gelirler.(Buradaki "das" ile, artikel olan "das" birbirine karıştırılmamalıdır.) Das-----bu İst-------dır-dir-dur-dür Das ist--------Bu-------dır “Das” ve “ist”sözcüklerinden sonra bir isim getirilir.Burada isimlerin önüne EİN ve EİNE gelmesi gerekir. Örnekler: Das Haus—ev Artikeli “das”olduğu için Das ist EİN Haus-Bu bir evdir. Der Stuhl-Sandalye “ “ der” “ Das ist EİN Stuhl-Bu bir sandalyedir. DerHund-Köpek Artikeli “der”olduğu için Das ist EİN Hund-Bu bir köpektir. Der Tisch-Masa “ “ “ Das ist EİN Tisch-Bu bir masadır. Das Auto-Otomobil “ “das” “ Das ist EİN Auto-Bu bir otomobildir. Die Tür _Kapı Artikeli “die” olduğu için Das ist EİNE Tür -Bu bir kapıdır Die Katze-Kedi “ die” “ Das ist EİNE Katze-Bu bir kedidir. Die Frau _Kadın “ “die” “ Das ist EİNE Frau -Bu bir kadındır. -ALMANCADA BASİT SORU CÜMLELERİAlmancada basit cümlelerden birisi, tükçede “NE”anlamına gelen WAS ile yapılır. WAS cümlenin başında yer alır.DAS ise cümlenin sonunda bulunur. Örnekler: Was ist das?............Das ist ein Tisch. Bu nedir? ................Bu bir masadır. Was ist das?.............Das ist eine Mappe. Bu nedir?..................Bu bir çantadır. Was ist das?..............Das ist ein Radio Bu nedir?..................Bu bir radyodur. Diğer basit bir soru cümleside WER ile yapılır.WER türkçede KİM anlamındadır. WER.....Kim İST.......-dir DAS..... Bu WER İST DAS?..............BU KİMDİR? Das ist Ahmet....................Bu Ahmettir. Das ist Osman..................Bu Osmandır. Das ist ein Lehrer.............Bu bir öğretmendir. Das ist eine Frau...............Bu bir kadındır Das ist ein Schüler............Bu bir( erkek) öğrencidir. SIFATLAR=Adjektive Sıfatlar, bir ismin veya bir cismin özelliklerini belirten sözcüklerdir. Büyük..............groß Güzel..................schön Küçük...............klein Pahalı.................teuer Yeni..................neu Ucuz.................billig İyi......................gut Hasta.................krank Eski-Yaşlı.........alt Tembel..............faul Uzun.................lang Çalışkan............fleißig
Kısa...................kurz Kapalı...............geschlossen. Sıfatlarla yapılan basit cümlelere birkaç örnek: Der Vogel ist klein................Kuş küçüktür. Osman ist faul........................Osman tembeldir Das Haus ist groß..................Ev büyüktür Das Lineal ist lang.................Cetvel uzundur. Die Frau ist alt........................Kadın yaşlıdır. Die Tür ist offen.....................Kapı açıktır. Der Stuhl ist alt......................Sandalya eskidir. Başka basit bir soru cümlesi de WİE =NASIL ile yapılır. Wie Wie Wie Wie Wie
ist ist ist ist ist
das Buch.?........Kitap nasıldır?......Das Buch ist gut.(kitap iyidir) das Zimmer?....Oda nasıldır.?........Das Zimmer ist klein(oda küçüktür) das Hemd?.......Gömlek nasıldır?...Das Hemd ist grün(gömlek yeşildir) Canan?.............Canan nasıldır?.... Canan ist jung.(Canan gençtir) Gökçegül.........Gökçegül nasıldır?.Gökçegül ist fleißig(Gökçegül çalışkandır)
ARTİKELLER (ARTİKEL - GESCHLECHTSWORT) Artikel konusu Almanca öğrenenlerin en çok zorlandığı konulardan biri olarak gösterilir genelde.Bu bölümde bu konuya giriş yapacağız ve anlattıklarımızla bu konunun çok da karmaşık bir konu olmadığını göreceğinizi umuyoruz.Şunu belirtelim ki, eğer kelimeleri artikelleriyle beraber ezberlerseniz, bu konuda çok fazla bir probleminiz olmayacaktır.Fakat yine de biz bu konuyla ilgili geniş gruplandırmalar yapıp, hangi tür kelimelerin, hangi artikelle kullanıldığını inceleyeceğiz.Şimdi konumuza geçelim. Almanca'da bütün cins isimlerin önünde artikel denilen "der, das, die" sözcüklerinden biri bulunur.Bu sözcüklerin Türkçe karşılıkları yoktur ve dilimize tam olarak çevrilemezler.Bu kelimeler önünde bulundukları ismin bir parçası gibidirler.Bir ismi öğrenirken muhakkak onun artikelini de sanki isimle beraber tek bir sözcükmüş gibi birlikte öğrenmek gerekir. Eğer artikelini öğrenmeden sadece kelimeyi ezberlerseniz, öğrendiğiniz kelime pek bir işe yaramayacaktır.Bunun nedenini ileriki bölümlerimizde net bir biçimde anlayacaksınız. Artikel kelimesi bazı kaynaklarda "tanımlık" ,bazılarında da "tanım edatı" olarak geçer.Bunun yanında artikeller bir çok sözlük ve kaynakta aşağıda gösterilen şekilde kısaltılarak gösterilir.Lütfen gösterilen kısaltma harflerini aklınızdan çıkarmayınız. Artikeller çoğu kaynakta şu şekilde kısaltılarak gösterilir: der artikeli m veya r harfleri kullanılarak gösterilir. die artikeli f veya e harfleri kullanılarak gösterilir. das artikeli n veya s harfleri kullanılarak gösterilir.
Yani bu, m veya r harfleriyle gösterilen kelimenin artikeli "der" olacak, f veya e harfleriyle gösterilen kelimenin artikeli "die" olacak, n veya s harfleriyle gösterilen kelimenin artikeli "das" olacak demektir. Ek bilgi olarak, bu harfler Almanca'da eril,dişi ve nötr cins (Maskulinum, Femininum, Neutrum) kelimelerinin baş harfleri kullanılarak ve "der, das, die" kelimelerinin son harfleri kullanılarak oluşturulmuştur. Genelde kaynaklar bu iki kullanımdan birini seçerek kaynağın tümünde ya "m - f - n" harflerini ya da "r - s - e" harflerini kullanırlar. Almanca'da iki tür artikel grubu mevcuttur.Önümüzdeki bölümde bu grupları inceleyeceğiz
AYLAR (MONATE)
Ocak : Januar (yanuar) Şubat : Februar (februar) Mart : März (merts) Nisan : April (april) Mayıs : Mai (may) Haziran : Juni (yuni) Temmuz : Juli (yuli) Ağustos : August (august) Eylül : September (zemtembır) Ekim : Oktober (okto:bır) Kasım : November (novembır) Aralık : Dezember (detsembır) MEVSİMLER İlkbahar: Frühling (frü:ling) Yaz : Sommer (zo:mır) Sonbahar : Herbst (herpst) Kış : Winter (vintır) ÇOĞUL YAPMAK
Bu bölümde tekil halde bulunan isimleri çoğul hale getirmek için ismin son harfine göre belirlenmiş bazı pratik kurallar vereceğiz.Aşağıdaki kuralları iyi çalıştığınız taktirde herhangi bir kaynağa ihtiyaç duymadan bir çok ismi kendi kendinize çoğul yapabilirsiniz. - Son harfleri, -sel, -tel, -ler, -le, -ner, -en, -chen, -erl, -lein, olan kelimelerin tekili ile çoğulu aynıdır.Bu kelimeleri çoğul yaparken kelimede hiçbir değişiklik yapılmaz.Aynı kelime hem tekil hem de çoğul için kullanılır.Bu kural sadece artikeli der veya das olan tüm kelimeler için geçerlidir. -Son harfleri -ich, -rich, -icht, -ig, -bold, -ing, -ing, -ing, -nis, -sal olan kelimelerin çoğulu, tekil halinin sonuna -e herfi getirilerek yapılır. -Son harfleri -er ve -el olup da artikeli "die" olan kelimeler sonlarına -en ya da -n harfleri getirilerek çoğul yapılır.Bu kurala sadece "Tochter" ve "Mutter" kelimeleri uymaz. -Son harfleri -schaft, -lei, -heit, -keit, -rei, -in, -ung olan kelimeler, sonlarına -en veya -n harfleri getirilerek çoğul yapılır. -Artikeli der veya das olup da "tum" takısı ile biten isimleri çoğul yapmak için sonuna -er takısı getirilir ve kelimedeki sesli harfler de üzerlerine nokta alarak incelir. Buraya kadar incelediğimiz çoğul isimlerle ilgili şu yargıya da varabiliriz: Almanca'da isimler genel olarak,
sonuna -er harfleri getirilerek, hem sonuna -er harfleri hem de ilk sesli harflerinin üzerine nokta getirilerek, sonuna -e harfi getirilerek, hem sonuna -e harfi hem de ilk sesli harflerinin üzerine nokta getirilerek, kelimede hiçbir değişiklik yapmayarak, hem kelimede hiçbir değişiklik yapmayarak hem de ilk sesli harflerinin üzerine nokta getirilerek, sonuna -n harfi getirilerek, sonuna -en harfleri getirilerek, yabancı kökenli kelimelerin sonuna -s harfi getirilerek çoğul yapılırlar diyebiliriz. DUYGU BELİRTMEK Duygularını belirtemeyen kalmasın diye!.. Sevinç hoşlanma -Das freu mich -Ich freu mich,das zu hören -Ich hab mich sehr darüber gefreut. -Das ist toll/wunderbar/super/spitze Kızma ve hoşlanmama -Das argert mich wirklich. -Das ist aber argerlich -Ich bin echt sauer(samimi) -So ein Mist(samimi) Endişe ve korku -Ich habe Angst,dass ich die Prüfung nicht bestehe. -Mein Sohn macht mir Sorgen. Acıma,duygu paylasımı -Es tut mir leid,das zu hören.Wenn ich dir helfen kann... -Das tut mir wirklich Leid. -Das ist ja schlimm/furchtbar/entsetzlich -Du Arme! hayal kırıklıgı -Ich bin sehr enttauscht. -Das ist aber schade. -So ein Enttauschung. -So hab ich mir das nicht vorgestellt. Aldırıs etmeme ilgi duymama -Ist doch egal -Mir ist es egal. -Mir ist alles gleich. -Was soll's
Unregelmäßige Verben (Düzensiz Fiiler)
Infinitiv Präterium Perfekt
backen (du bäckst, er bäckt) backte [buk] gebacken befehlen (du befiehlst, er befiehlt; befiehl!) befahl (beföhle; befähle) befohlen beginnen begann (begönne; begänne) begonnen beißen biß gebissen bergen (du birgst, er birgt; birg!) barg (bärge) geborgen bersten (du birst, er birst, er berstet) barst (bärste) geborsten bewegen bewog (bewöge) bewogen biegen bog (böge) gebogen bieten bot (böte) geboten binden band (bände) gebunden bitten bat (bäte) gebeten blasen (du bläst, er bläst) blies geblasen bleiben blieb geblieben braten (du brätst, er brät) briet gebraten brechen (du brichst, er bricht; brich!) brach (bräche) gebrochen brennen brannte [brennte] gebrannt bringen brachte (brachte) gebracht denken dachte (dachte) gedacht dingen dingte [dang] gedungen dreschen (du drischst, er drischt; drisch!) drosch (drösche) gedroschen dringen drang (dränge) gedrungen dürfen (ich darf, du darfst, er darf) durfte (dürfte) gedurft empfehlen (du empfiehlst, er empfiehlt; empfiehl!) empfahl (empföhle; empfähle) empfohlen erlöschen (du erlischst, er erlischt) erlosch (erlösche) erloschen erkennen erkannte erkannt erschrecken (du erschrickst, er erschrickt; erschrick!) erschrak (erschräke) erschrocken essen (du ißt, er ißt; iß!) aß (äße) gegessen fahren (du fährst, er fährt) fuhr (führe) gefahren fallen (du fällst, er fällt) fiel gefallen fangen (du fängst, er fängt) fing gefangen fechten (er ficht) focht (föchte) gefochten finden fand (fände) gefunden flechten (du flich[t]st, er flicht) flocht (flöchte) geflochten fliegen flog (flöge) geflogen fliehen floh (flöhe) geflohen fließen floß (flösse) geflossen fressen (du frißt, er frißt; friß!) fraß (fräße) gefressen frieren fror (fröre) gefroren gären gor, [gärte] (göre) gegoren (gegärt) gebären (du gebierst, sie gebiert) gebar (gebäre) geboren geben (du gibst, er gibt; gib!) gab (gäbe) gegeben gedeihen gedieh gediehen gehen ging gegangen gelingen gelang (gelange) gelungen gelten (du giltst, er gilt; gilt!) galt (galte, golte) gegolten genesen genas (genäse) genesen genießen genoß (genösse) genossen geschehen (es geschieht) geschah geschehen (geschähe) gewinnen gewann (gewönne, gewänne) gewonnen gießen goß (gösse) gegossen gleichen glich geglichen gleiten glitt geglitten glimmen glomm [glimmte] (glömme) geglommen (geglimmt) graben (du gräbst, er gräbt) grub (grübe) gegraben greifen griff gegriffen haben (du hast, er hat) hatte (hatte) gehabt halten (du hältst, er hält) hielt gehalten hängen hing gehangen hauen haute, hieb gehauen heben hob (höbe) gehoben heißen hieß geheißen helfen (du hilfst, er hilft; hilf!) half (hülfe) geholfen kennen kannte (kennte) gekannt
klimmen klomm (klömme) geklommen klingen klang (klänge) geklungen kneifen kniff gekniffen kommen kam (käme) gekommen können (ich kann, du kannst, er kann) konnte (könnte) gekonnt kriechen kroch (kröche) gekrochen küren kürte [kor] gekürt (gekoren) laden (du lädst, er lädt) lud (lüde) geladen lassen (du läßt, er läßt) ließ gelassen laufen (du läufst, er läuft) lief gelaufen leiden litt gelitten leihen lieh geliehen lesen (du liest, er liest; lies!) las (läse) gelesen liegen lag (läge) gelegen lügen log (löge) gelogen mahlen mahlte gemahlen meiden mied gemieden melken (du melkst, milkst, er melkt, milkt; melke!, milk!) melkte, molk gemolken (gemelkt) messen (du mißt, er mißt; miß!) maß (mäße) gemessen mißlingen mißlang mißlungen (mißlänge) mögen (ich mag, du magst, er mag) mochte (möchte) gemocht müssen (ich muß, du mußt, er muß) mußte (müßte) gemußt nehmen (du nimmst, er nimmt; nimm!) nahm (nähme) genommen nennen nannte [nennte] genannt pfeifen pfiff gepfiffen preisen pries gepriesen quellen (du quillst, er quillt; quill!) quoll (quölle) gequollen raten (du rätst, er rät) riet geraten reiben rieb gerieben reißen riß gerissen reiten ritt geritten rennen rannte [rennte] gerannt riechen roch (röche) gerochen ringen rang (ränge) gerungen rinnen rann (ränne) geronnen rufen rief gerufen salzen salzte gesalzen saufen (du säufst, er säuft) soff (söffe) gesoffen saugen saugte, sog gesaugt, gesogen schaffen schuf (schüfe) geschaffen scheiden schied geschieden scheinen schien geschienen scheißen schiß geschissen schelten (du schiltst, er schilt; schilt!) schalt (schölte) gescholten scheren schor (schöre) geschoren schieben schob (schöbe) geschoben schießen schoß (schösse) geschossen schinden schund geschunden schlafen (du schläfst, er schläft) schlief geschlafen schlagen (du schlägst, er schlägt) schlug (schlüge) geschlagen schleichen schlich geschlichen schleifen schliff geschliffen schleißen schliß, schleißte geschlissen, geschleißt schließen schloß (schlösse) geschlossen schlingen schlang (schlünge) geschlungen schmeißen schmiß geschmissen schmelzen (du schmilzt, er schmilzt; schmilz!) schmolz (schmölze) geschmolzen schneiden schnitt geschnitten schreiben schrieb geschrieben schreien schrie geschrie[e]n schreiten schritt geschritten schweigen schwieg geschwiegen schwellen (du schwillst, er schwillt) schwoll (schwölle) geschwollen schwimmen schwamm (schwömme, schwämme) geschwommen schwinden schwand (schwände) geschwunden schwingen schwang (schwänge) geschwungen
schwören schwor (schwüre) geschworen sehen (du siehst, er sieht; sieh[e]!) sah (sähe) gesehen sein (ich bin, du bist, er ist, wir sind, ihr seid, sie sind; sei!, seid!) war (wäre) gewesen senden sandte, sendete gesandt, gesendet sieden siedete, sott gesotten, gesiedet singen sang (sänge) gesungen sinken sank (sänke) gesunken sinnen sann (sänne) gesonnen sitzen saß (säße) gesessen sollen (ich soll, du sollst, er soll) sollte gesollt speien spie gespie[e]n spinnen spann (spönne, spänne) gesponnen spleißen spliß gesplissen sprechen (du sprichst, er spricht; sprich!) sprach (spräche) gesprochen sprießen sproß (sprösse) gesprossen springen sprang (spränge) gesprungen stechen (du stichst, er sticht; stich!) stach (stäche) gestochen stehen stand (stünde, stände) gestanden stehlen (du stiehlst, er stiehlt; stiehl!) stahl (stähle) gestohlen steigen stieg gestiegen sterben (du stirbst, er stirbt; stirb!) starb (stürbe) gestorben stieben stob (stöbe) gestoben stinken stank (stänke) gestunken stoßen (du stößt, er stößt) stieß gestoßen streichen strich gestrichen streiten stritt gestritten tragen (du trägst, er trägt) trug (trüge) getragen treffen (du triffst, er trifft; triff!) traf (träfe) getroffen treiben trieb getrieben treten (du trittst, er tritt; tritt!) trat (träte) getreten trinken trank (tränke) getrunken trügen trog (tröge) getrogen tun tat (täte) getan verlieren verlor (verlöre) verloren wachsen (du wächst, er wächst) wuchs (wüchse) gewachsen wägen wog (woge) gewogen waschen (du wäschst, er wäscht) wusch (wüsche) gewaschen gewaschen weben wob, webte (wöbe) gewoben, gewebt weichen wich gewichen weisen wies gewiesen wenden wandte, wendete gewandt, gewendet werben (du wirbst, er wirbt; wirb!) warb (würbe) geworben werden (du wirst, er wird; werde!) wurde, [ward] (würde) [ge]worden werfen (du wirfst, er wirft; wirf!) warf (würfe) geworfen wiegen wog (wöge) gewogen winden wand (wände) gewunden wissen (ich weiß, du weißt, er weiß) wußte (wüßte) gewußt wollen (ich will, du willst, er will) wollte gewollt wringen wrang (wränge) gewrungen zeihen zieh geziehen ziehen zog (zöge) gezogen zwingen zwang (zwänge) gezwungen HAFTANIN GÜNLERİ (WOCHENTAGE) Bu ilk derslerimizde, hem Almanca kelimelerle tanış olmanız açısından, hem de herhangi bir ön bilgi gerektirmemesi bakımından günleri, daha sonra ayları, mevsimleri ve sayıları göreceğiz. Aşağıda günler Türkçe olarak verilmiş, karşılarına da Almanca yazılış ve parantez içinde okunuşları verilmiştir. Pazartesi: Montag (mo:nta:g) Salı: Dienstag (di:nsta:g)
Çarşamba: Mittwoch (mitvoh) Perşembe: Donnerstag (donırsta:g) Cuma: Freitag (frayta:g) Cumartesi: Samstag (samsta:g) Pazar: Sonntag (zonta:g) Not: ( : ) işareti, kendinden önce gelen harfin biraz uzunca okunacağını belirtir İSMİN -İ HALİ (AKKUSATİV) Almanca'da isimler (biraz ileride vereceğimiz istisna dışında) artikelleri değiştirilmek suretiyle -i haline getirilirler.Artikeller ise şu şekilde değiştirilirler: Artikeli "der" olan isimleri -i haline sokmak için, "der" artikelini "den" şeklinde değiştiririz. Artikeli "das" veya "die" olan isimlerde ve artikellerinde ise hiçbir değişiklik yapılmaz. Artikel olarak "eine" kelimesi de -i halinde değişmeden aynen kalır. Artikel olarak "ein" kelimesi ise değişikliğe uğrayarak "einen" şeklini alır.(der için) Artikel olarak "keine" kelimesi de değişmeden aynen kalır. Artikel olarak "kein" kelimesi ise değişikliğe uğrayarak "keinen" şeklini alır. Şimdi yukarıda bahsettiğimiz istisnayı inceleyelim; İsimlerin çoğulunu anlatırken bazı isimlerin sonlarına -n veya -en takıları alarak çoğul olduklarını belirtmiştik.Bu isimler son harfleri -schaft, -heit, -keit, -in, -lei, -rei, -ung olan isimlerdi. Bu belirtilen isimlerden artikeli "der" olanlar, ismin -i haline çevrilirken "der" artikeli "den" olur ve kelime çoğul haliyle kullanılır.Yani çoğulda sonlarına -n veya -en takılarını alan ve artikeli "der" olan tüm isimler, ismin -i halinde daima çoğul yazılışlarıyla kullanılırlar.Bu istisna sadece -i haline has bir özellik olmayıp, ismin tüm halleri için geçerlidir. İsmin -i haliyle ilgili kurallar bu kadardır.Aşağıdaki örnekleri incleyiniz. YALIN HALİ---------------------------- -İ HALİ der Mann (adam) ----------------------- den Mann (adamı) der Ball (top) ---------------------------- den Ball (topu) der Sessel (koltuk) --------------------- den Sessel (koltuğu) Görüldüğü gibi der artikeli den oluyor ve kelimede bir değişiklik yok. der Student (öğrenci) ----------------- den Studenten (öğrenciyi) der Mensch (insan) -------------------- den Menschen (insanı) Yukarıdaki iki örnekte az önce belirtilen istisnai durum olduğu için kelimeler -i halinde çoğul yazılışlarıyla kullanıldı. das Auge (göz) ------------------------ das Auge (gözü) das Haus (ev) ------------------------- das Haus (evi) die Frau (kadın) ---------------------- die Frau (kadını) die Wand (duvar) -------------------- die Wand (duvarı) Yukarıda da görüldüğü gibi das ve die artikellerinde ve kelimelerde hiçbir değişiklik yok. ein Mann (bir adam) ----------------- einen Mann (bir adamı) ein Fisch (bir balık) ------------------ einen Fisch (bir balığı) kein Mann (bir adam değil) -------- keinen Mann (bir adamı değil) kein Fisch (bir balık değil) --------- keinen Fisch (bir balığı değil) Görüldüğü gibi ein-einen ve kein-keinen değişmesi mevcut. eine Woche (bir hafta) -------------- eine Woche (bir haftayı değil) keine Frau (bir kadın değil) -------- keine Frau (bir kadını değil) keine Woche (bir hafta değil) ------ keine Woche (bir haftayı değil) Yukarıda da görüldüğü gibi eine ve keine artikellerinde ve kelimede bir değişiklik yok Sollen ZAMANLAR (Aktiv)
Präsens Du sollst nach Hause gehen. (Eve gitmelisin.) Imperfekt Du solltest nach Hause gehen. (Eve gitmeliydin.) Futur Du wirst nach Hause gehen sollen. (Eve gideceksin=gitmek zorundasin.) Perfekt Du hast nach Hause gehen sollen. (Eve gitmeliydin.) Plusquamperfekt Du hattest nach Hause gehen sollen. (Eve gitmeliymisin.) Müssen Aktiv Präsens Er muss seine Hausaufgaben machen. (Ev ödevlerini yapmak zorundadir.) Imperfekt Er musste seine Hausaufgaben machen. (Ev ödevlerini yapmak zorundaydi.) Futur Er wird seine Hausaufgabe machen müssen. (Ödevlerini yapmak zorunda kalacak.) Perfekt Er hat seine Hausaufgaben machen müssen. ( Ev ödevlerini yapmak zorundaydi.) Plusquamperfekt Er hatte seine Hausaufgaben machen müssen. (Ev ödevlerini yapmak zorundaymis.) Können Aktiv Präsens Sie kann heute nicht in die Schule gehen. ( Bugün okula gidemiyor.) Imperfekt Sie konnte nicht in die Schule gehen. (Bugün okula gidemedi.) Futur Sie wird heute nicht in die Schule gehen können. (Bugün okula gidemeyecek.) Perfekt Sie hat heute nicht in die Schule gehen können. (Bugün okula gidemedi.) Plusquamperfekt Sie hatte heute nicht in die Schule gehen können. (Bugün okula gidememisti.) Dürfen Aktiv Präsens Ich darf das Auto meines Vaters fahren. (Babaminin arabasini kullanabiliyorum=iznim var.) Imperfekt Ich durfte das Auto meines Vaters fahren. (Babamin arabasini kullanabildim.) Futur Ich werde das Auto meines Vaters fahren dürfen. (Babamin arabasini kullanabilecegim.) Perfekt Ich habe das Auto meines Vaters fahren dürfen. (Babamin arabasini kullanabildim.) Plusquamperfekt Ich hatte das Auto meines Vaters fahren dürfen. (Babamin arabasini kullanabilmistim.) Wollen Aktiv Präsens Er will sein Auto verkaufen. (Otomobilini satmak istiyor.) Imperfekt Er wollte sein Auto verkaufen. (Otomobilini satmak istiyordu=istedi.) Futur Er wird sein Auto verkaufen wollen. (Otomobilini satmak isteyecek.) Perfekt Er hat sein Auto verkaufen wollen. (Otomobilini satmak istedi.) Plusquamperfekt Er hatte sein Auto verkaufen wollen. (Otomobilini satmak istemisti.) Saatler (die uhrzeit) Almanca'da saatler günlük konuşmalarda 1-12 arasındaki rakamlarla ifade edilirler (örneğin saat 3'te-saat beşte gibi). Resmi görüşme ve yazışmalarda ise 12-24 arasındaki rakamlar kullanılır (örneğin saat 20.00-saat ondokuz otuz gibi). Bu bölümde ilk olarak tam saatleri ele alalım.Bu konuya hakim olabilmeniz için sayıları ezbere bilmeniz gerekir. Tam saatlerin söylenmesinde izlenecek yöntem aşağıdaki gibidir. Es ist ........ Uhr. Burada noktalar ile boş bırakılan yere saat getirilir. Genellikle Uhr kelimesi söylenmez.Uhr sözcüğünün belirtilip-belirtilmemesi anlamı değiştirmez.Nasıl isterseniz öyle kullanabilirsiniz. Örnekler: Saat 5 : Es ist fünf Uhr Saat 8 : Es ist acht Uhr Saat 9 : Es ist neun Uhr Saat 10 : Es ist zehn Uhr Saat 20 : Es ist zwanzig Uhr Saat 19 : Es ist neunzehn Uhr saat 7 : Es ist sieben Uhr Buçuklu Saatler Almanca'da buçuklu saatler aşağıdaki yöntem izlenerek söylenir.
Es ist halb .......... Yukarıda noktalar ile boş bırakılan yere, içinde bulunulan zaman değil, bir saat ilerisi söylenir.Yani eğer saat dört buçuk ise, noktalı yere dört rakamı değil, beş rakamı getirilir. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim. Saat dört buçuk : Es ist halb fünf saat beş buçuk : Es ist halb sechs Saat altı buçuk : Es ist halb sieben saat 10:30 : Es ist halb elf Ya da Kısaca: halb sieben : altı buçuk halb acht : yedi buçuk halb elf : on buçuk Gibi söylenebilir.Unutulmaması gereken nokta, bir saat ilerisini kullanmak gerektiğidir. Çeyrek kala - Çeyrek geçe Çeyrekli saatler aşağıdaki yönteme göre söylenirler. Es ist Viertel nach/vor ............... Yukarıdaki kalıpta, nach sözcüğü "geçe-geçiyor" anlamında, vor sözcüğü ise "kala-var" anlamında kullanılmaktadır.Noktalar ile boş bırakılan yere ise saat kaça çeyrek var ya da saat kaçı çeyrek geçiyor ise o saat getirilir. Örnekler: Saat beşi çeyrek geçiyor : Es ist Viertel nach fünf saat sekizi çeyrek geçiyor : Es ist Viertel nach acht Saat dördü çeyrek geçiyor : Es ist Viertel nach vier saat beşe çeyrek var : Es ist Viertel vor fünf Saat sekize çeyrek var : Es ist Viertel vor acht saat dörde çeyrek var : Es ist Viertel vor vier Şeklinde söylenebilirler. Dakikalar Dakikalı saatler aşağıdaki örneğe göre teşkil edilirler. Es ist ......... vor/nach ......... Burada birinci noktalı yere dakikayı, ikinci noktalı yere ise saati getireceğiz.Zaten vor:var-kala ve nach:geçe-geçiyor anlamına geldiğini biliyoruz. Örnekler: Saat üçü yirmi geçiyor : Es ist zwanzig nach drei Saat üçe yirmi var : Es ist zwanzig vor drei Saat beşi kırk geçiyor : Es ist vierzig nach fünf saat beşe kırk var : Es ist vierzig vor fünf Saat dokuzu onbeş geçiyor : Es ist fünfzehn nach neun saat dokuzu onbeş geçiyor : Es ist Viertel nach neun Saat sekizi kırkbeş geçiyor : Es ist fünfundvierzig nach acht Saat sekizi kırkbeş geçiyor : Es ist Viertel vor neun